IHLAMUR KASRI
31 inci Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecit’in 1847-1855 yılları arasında inşa ettirdiği Ihlamur Kasırları bugün, değişik ağaç ve bitki türlerini barındıran, 25 bin metre karelik bir bahçe içerisinde bulunmaktadır.
Dönemin padişahı Sultan Abdulmecid tarafından bir dinlenme mekânı olarak yaptırılan yapılar, konumları, mimari ve süsleme özellikleri ile dönemin beğenisini günümüze yansıtırlar. Etrafı dağlık, ortasından pırıl pırıl berrak bir suyun aktığı su ve kuş sesinden başka bir sesin duyulmadığı bu yeşil vadi önceleri bir spor alanı olarak çıkar karşımıza. Kasrın tam karşısında yeralan, Yıldız yamaçlarında bulunan 1700’lü yılların sonuna doğru Sultan II. Mahmud ve III. Selim zamanından kalıp günümüze ulaşmayı başarabilen nişan ve anı taşları yakın alandaki semtlere isim babalığı yapmıştır. Günümüzdeki Nişantaşı ve Dikilitaş isimleri geçmişin izlerinden doğmuştur. Günümüze ulaşan gravürler bu alanın bir zamanlar halkın ilgisini çeken fıskiyeli havuzlu, muhallebicilerin, dondurmacıların ve benzeri ticaret erbabının rağbet ettiği, kentlisi ve saraylısı için bir nefes alma, buluşma ve eğlenme noktası olduğunu göstermektedir. Mesire ve spor alanı olan bu alan Sultan Abdulmecid’in özel ilgisini çekmiş, ıhlamur ağaçlarının gölgelendirdiği bu alana görenleri kendisine hayran bırakan kasırlar ve çeşme yaptırmıştır.
Geçmişte sultanların ve şehzadelerin dinlendikleri Ihlamur Kasırları, aslında yalnızca padişahın istirahatı düşünülerek tasarlanmamıştır. Devletin temsil mekânı olan bu tür yapılar, tarihin akışı içerisinde resmikabullere ve merasimlere de tanıklık etmiştir. Elbette bu düşünceden hareketle, Osmanlı’da 19. yüzyıl dış cephe taş işçiliğinin en güzel örnekleri verilmiş, iç mekânların tefrişi ve süslemelerinde hiç bir masraftan kaçınılmamıştır.
Yapılar Ve Tasarım Özellikleri:
Dolmabahçe Sarayı’nın küçültülmüş bir modeline benzetilen Hünkâr Kasrı, yükseltilmiş bir bodrum üzerine tek kat olarak inşa edilmiştir. İnsanda hayranlık hissi uyandıran dantel misali işlenmiş dış cepheleriyle bu yapı dışarıdan bakıldığında tam anlamıyla Batı tarzında bir görünüme sahiptir. Ancak içeriye girdiğimizde klasik Türk ev tipiyle karşılarız. Girişteki Aynalı Sofa’nın en dikkat çeken özelliği, insana ferahlık veren deniz mavisi kapılarıdır. Simetrik olarak yerleştirilmiş büyük endam kristal aynalar mekâna derinlik kazandırırken, görenlerde ayrıca sonsuzluğu çağrıştırmaktadır. Müzik aletini hatırlatan mobilyaları ile dikkatleri çeken bu mekânın duvarları özel bir karışım kullanılarak mermere benzetilmiştir. Salonun aydınlanmasına destek olması için, duvara yerleştirilen kristal aynanın altında yer alan, İngiliz Copeland marka zarif porselen şömine, odanın dekoruna ayrı bir renk katmaktadır. Tavanlarda ise, dönemin beğenisini günümüze taşıyan altın varak ve kalem işi örnekler görmek mümkündür. Kasrın en muhteşem mekânı, şüphesiz süslemelerinde en fazla altının sarfedildiği, kabul salonudur. Duvarlarında, içine altın tozları serpiştirilmiş mavi stuk panoları ile öne çıkan bu prestij salonu, zaman zaman yabancı devlet konuklarını ağırlamıştır. Tarihe tanıklık eden bu köşkteki mobilyalar ve bütün eserler devrin orijinal mobilyaları olup bugün müze olarak hizmet vermektedir.
Adını bahçesindeki ıhlamur ağaçlarından alan Ihlamur Kasırlarının ikincisi, bugün Maiyet Köşkü olarak bilinen Harem Köşküdür. Sultanların, kadın efendiler ve şehzadelerin dinlenme amaçlı kullandıkları bu yapı, Hünkâr Kasrı’na göre çok daha sade bir dış görünüme sahiptir.
Tek kat olarak inşa edilen Harem köşküne arka cepheden girildiğinde, simetrik ahşap merdivenlerle çıkılabilen Orta Sofa’ya ulaşılır. Köşkün tavan süslemelerinde, altın varak rölyefler kullanılmıştır. Yanlardaki odalara ise, çift kanatlı, altın yaldızlı kapılardan geçilir. Her mevsim başka bir manzara resmini andıran, koyu gölgeli küçük bir koru görünümündeki bahçesi, 150’ye yakın egzotik bitki çeşidiyle, bugün de insanların ilgisini çekmeye devam etmektedir. Gelen ziyaretçilerin, bahçede dinlenebilmeleri için, köşkte ayrıca kafeterya hizmeti sunulmaktadır.
Hanedan mensuplarının hatıralarıyla dolu olan Harem Köşkü’nün mekânları, 1985 tarihinden itibaren kafeterya olarak düzenlenmiştir. O dönemde Osmanlıda yapılmış benzer tarihi yapılardan farklı olarak, Ihlamur Kasırlarının tüm iç cephe duvarlarında mermer görünümü veren stuk işi, her odada farklı renklerde kullanılmıştır. Hünkâr Köşkü’nde tercih edilen renkli porselen şöminelere karşılık, Harem Köşkü’nde sade, beyaz, mermer şömineler kullanılmıştır. Akşamları daha fazla aydınlık elde etme düşüncesiyle, duvarlara altın varak çerçeveli kristal aynalar yerleştirilen bu mekânlarda kullanılan perdeler, Hereke el Dokuması Fabrikası’nın eserleridir.
Ihlamur Kasrı Bahçesi:
Etrafı duvarlar ile çevrili 24.724 metrekarelik ağaçlık bir alan içerisinde yer alan yapılar, günümüze gelene dek kimi zaman Nüzhetiye Kasrı, kimi zaman Ihlamur Kasırları adıyla tanınmışlardır. Koyu gölgeli, değişik ağaç türlerinden oluşan, küçük bir koruyu andıran bahçede üç havuz, Merasim ve Maiyet Köşkleri yer almaktadır. Her mevsim başka bir manzara resmini andıran bahçede, ülkemizde bulunanların en görkemlileri olan uzak doğu kökenli ginkgo bilobalar, sokoya, sofora, ıhlamurlar, çitlembikler, yaz ve kış manolyaları dev bir buket gibi yer almaktadır. Gövde kalınlıkları tabanda beş metreyi aşan ulu çınarlar, meşe, dişbudak ve asırlık servi ağaçları, defneler, beyaz ve pembe çiçekli atkestaneleri, süs ağaçlarıyla zengin bir botanik bahçesini çağrıştırmaktadır. Düzlük kısmı düzenlenmiş, yamaçları doğal kokusuyla bırakılmış bahçe her mevsim renk cümbüşü görsel bir şölen sunmaktadır.
Tarih sayfalarında, bahçesinde şehzadelerin, padişahların, valide sultanların dolaştığı bol ağaçlıklı, yeşil bir vadi içerisinde, karşımıza çıkan Ihlamur Kasırları, bugün Beşiktaş, Yıldız, Nişantaşı üçgeninde yer almakta ve tarihteki yolculuğuna devam etme
0 yorum:
Yorum Gönder