Artık Riyaset-i Cumhur Makamı olarak adlandırılan
Dolmabahçe Sarayında O bulunduğu sürece bu sarayı yalnızca bir ikametgâh ya da
bir dinlenme mekânı olarak görmeyerek yoğun bir çalışma merkezi haline
getirmiştir. Herhalde saraydaki çalışmaları içinde özellikle üçü cumhuriyet
inkılâpları bakımından büyük önem taşır. Bunlar Harf İnkılâbı, Türk dili ve
Türk tarihiyle ilgili mesaileridir. 1931
yılında tarih ve dil konularını devlet çalışmaları içine alan asker Mustafa
Kemal, bu işleri son nefesini verdiği 1938 yılına kadar sağlığını yıpratıcı,
acayip bir yoğunlukta Dolmabahçe Sarayı’nda yürütmüştür.
MSHHA.
CMH. 849 “ 1 Temmuz 1927 Cuma günü Muayede Salonu’nda
Cumhurbaşkanı’na saygı ve
bağlılıklarını arz eden heyetler.”
“..Atatürk
için çalışma saati diye bir şey yoktu. Yapacağı işi bitirinceye kadar uyumadan
dinlenmeden, yemek yemeden çalışırdı. Oturduğu kuru çalışma sandalyesinden
kımıldamadan yirmi dört saat arasız çalıştığı onun için olağan üstü bir şey
değildi. Mücadele yıllarında, normal muntazam uyku nedir bilmemişti. Atatürk
tarih, dil ve umumiyetle memleket meseleleriyle meşgul olduğu zamanlarda, tıpkı
muharebe meydanında imiş gibi uyumadan çalışmış ve en büyük zevki, en çok
sevdiği milletine en küçük bir fayda sağlamakta ve hizmet edebilmekte
bulmuştur. En olgun, hatta genç denecek bir yaşta ölümünü, bu insan takatini
aşan insanüstü çalışmasında aramak ve görmek hiç de yabana atılacak bir fikir
olmasa gerektir..”12
Riyaseti cumhur makamı olarak kullanılan
saray onun zamanında, sanki bir akademi ve kültür merkezi halini almıştır.
Konusunda uzman tarihçi ve dilciler yaz
aylarında Atatürk’ün daveti üzerine sarayda birçok defa toplanmışlar,
kendilerine tahsis edilen mekânlarda faaliyet göstermişlerdir. Bu mevzuda
sarayın arşivinde, alınan tertibatları ve malzemeleri gösteren birçok belge
mevcuttur.
Mustafa Kemâl’in Dolmabahçe Sarayını ve İstanbul’u yapılacak inkılâplara
merkez haline getirmeyi amaçladığını özellikle
bu yolda Dolmabahçe Sarayının kendisine ilham kaynağı olacağını Belediye Reisi
Muhittin Üstündağ’ın anılarından anlıyoruz. İstanbul’a gelişinin ilk günlerinde
Beylerbeyi Sarayı’nda akşam yemeği esnasında yanındakilere Muayede Salonu’nda
verdiği o meşhur nutkunun en dikkat çeken tarafını sorduğunda, doğru cevabı
alamayınca kendisi cevaplıyor:
“… İstanbul’un bedii güzellikleri,
İstanbul halkının samimi nevazişleri içinde geçireceğim günlerin bende yeniden
unutulmaz hatıralar bırakacağına, feyizler, ilhamlar yaratacağına şüphem
yoktur..” 13
Cumhuriyet
döneminde bütün köklü değişimler sarayda başlamıştır. Bu yenilikleri
Atatürk’ün, kendi tabiriyle fikir ve zihniyet kalesi dediği İstanbul’da uygulamaya
koymasındaki neden, herhalde aydınının en bol, kültür ve basının merkezi
sayılan bu şehirde yeniliklerin kabul görmesi, bütün Türkiye’nin kabul etmesi
düşüncesinden olsa gerektir.
0 yorum:
Yorum Gönder