16 Nisan 2011 Cumartesi

Akaret-i Seniyye Evleri (Akaretler) ve Mustafa Kemal Atatürk

AKARET-İ SENİYYE EVLERİ

  Sultan Abdülaziz zamanında, Dolmabahçe Sarayı’nda çalışan personelin ikamet etmesi için bugünkü lojman anlayışı ile Beşiktaş’ta, inşa edilen Akaret-i Seniyye Evleri, 139 konuttan oluşan bir vakıf kuruluşudur. Arapça gelir getiren emlak anlamına gelen Akaretler, daha sonra saray dışından kimselere de kiraya verilir olmuştur. Şair Nedim ve Spor caddelerine bakan bu binalardan dolayı, bugün semtin adı akaretlerdir. Akaretler Sıra evlerinin çevresinde yer alan bahçeli evlerde öteden beri seçkin saray memurları oturuyorlardı.
          Akaretler yapılar grubunun değişik bloklarında Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ten, kuvvetli fırçası ile 20 seneden fazla zaman İstanbul’un güzelliklerini resimleyen Fausto Zonaro(50 numaralı evde ), yazar Sabahattin Kudret Aksal’dan İzmir’li kumandanlardan Ferik Fahreddin Abbas Veral’a, Tunus’un bağımsızlık mücadelesine büyük emek veren Ali Baş Hamba’ya kadar pek çok ünlü oturmuştur.   M.Burak Çetintaş. Dolmabahçe’den Nişantaşı’na.s135
        Balkan Savaşı’nda, 8 Kasım 1912 senesinde Selanik Şehrinin Yunanistan’a teslim edilmesinin ardından, Türkler Selanik’ten ayrılmak zorunda kaldılar. Bu arada Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım kızı Makbule Hanımı alarak İstanbul’a gelir ve Akaretler mahallesindeki 76 numaralı eve yerleşirler.
   Ara sıra cephelerden İstanbul’a geldiğinde Mustafa Kemal Paşa annesi ile kız kardeşinin yanına gelir ve evin en üst katını kullanırdı. Nitekim Anafartalar’ın kahramanı 27 Kasım 1915’de göğsünden rahatsızlanınca Çanakkale’ den izinli gelerek İstanbul’daki bu evde birkaç ay istirahat etmiştir.
     Ancak Cepheden geldiği zamanlar annesini ziyaret edebilen Mustafa Kemal’in bu evde çok sık kalmadığını, onlarla beraber bir evde pek oturmak istemediğini de biliyoruz. Kendisi, annesi ile beraber kalmadığını şu suretle anlatıyor:
“Çocukluğumdan beri bir tabiatım vardır. Oturduğum evde ne anne, ne kız kardeş, ne de ahbapla beraber bulunmaktan hoşlanmazdım. Ben yalnız ve müstakil bulunmayı, çocukluktan çıktığım zamandan itibaren daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır.”  Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Enver Behnan Şapolyo,s 58
     Birini Dünya Savaşı sonunda Osmanlı ordularının terhis edilmesine başlanması üzerine bu sırada Adana’ da bulunan Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal Paşa, Sadrazam İzzet Paşa’dan aldığı emir üzerine,13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a geldi.
    Doğrudan Pera Palas Oteli’ne indi. Fakat Mustafa Kemal yabancı subaylarla dolu olan bu otelde kalamazdı. Beşiktaş’ta annesinin evine de gitmek de istemiyordu. Suriye’den tanıdığı Salih Fansa ve Bayan Selma Fansa’nın, Beyoğlu’nda oturdukları Apartmanın bir dairesine yerleşti. Arasıra da annesine ziyarete gidip geliyor, annesi de bu evi sık sık ziyaret ediyordu. Fakat güvenlik nedeniyle bu evde de fazla kalamayacağını anlayan Atatürk bu defa 21 Aralık 1918’de nihayet Şişli’de bugün müze olan, Madam Osep Kasapyan’ın evini kiralıyor. Beşiktaş Akaretler Mahallesindeki annesini ve kız kardeşi Makbule’yi de bu eve getirerek, evin üçüncü katını onlara ayırıyor. Kendisi orta katta oturuyor, bu katın arka bahçeye bakan odasını da yatak odası olarak kullanıyordu.
 Mustafa Kemal’in 16 Mayıs 1919’da Samsun’a gitmesinin ardından annesi ve kız kardeşi tekrar Akaretler Mahallesindeki 76 numaralı eve döndüler. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım,Cemil sönmez.s71
     Akaretlerde 76 numaralı evde oturan anne kız burada hep tedirgindiler. Eve sık sık baskın yapılmaktaydı. İşgal kuvvetlerinin bu baskınlarından dolayı Zübeyde Hanım’ın sağlığı daha fazla kötüleşti. Hatta bir defasında Mustafa Kemal evde bulunduğu bir gece, ev İtalyan askerleri tarafından basılıyor. Evi aramak istediklerini söyleyen İtalyan devriyeler, karşılarında bir generali görünce şaşırıyorlar. Paşa çok öfkeleniyor ve evi aramalarına izin vermek istemeyince aralarında sert tartışma çıkıyor. Sonunda Mustafa Kemal Paşa komşularının telefonuyla İtalyan komutanlığıyla irtibata geçerek durumu anlatınca, İtalyan komutanı, devriyelerin komutanına hemen evden çıkmalarını emrediyor.
    Yine ikinci bir baskın bu defa İngilizler tarafından deneniyor. Zübeyde Hanım, kızı Makbule ve akrabaları Fikriye Hanım bu baskından son derece korkuya kapılıyorlar. Tercümanlık yapan Ermeni bir vatandaş, Zübeyde Hanım’ın karşısına dikilerek ’ “İngilizler Mustafa Kemal’i istiyorlar “ deyince Zübeyde Hanım o korkuyla “oğlum şu odada “diye gösteriveriyor.
     Meğer o gün Atatürk arkadaşı Rauf Beyle bir odada çalışıyorlarmış. Ama odaya giren saldırganlar orada kimseyi bulamayınca büyük bir öfkeyle evi terk ediyorlar. Ardından Rauf Bey çalıştıkları odadan çıkınca, annesi telaşla oğlunun nerede olduğunu soruyor  “ Oğlum nerede? Rauf Bey?  Oğlum nerede? “Korkmayın”  demiş Rauf Bey, “Oğlunuz İngilizlerden kaçtı”. Bu söze son derece kızan Zübeyde Hanım” Ne demek bu? Olur mu öyle şey?” Benim oğlum kaçmaz. Kimseden kaçmaz.” Atatürk Evleri, Nezihe Araz .s42

      
   

0 yorum:

Yorum Gönder